23 Ağustos 2016 Salı, 10:01

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve Tarsus Şube Başkanı Cuma Erçe, Gaziantep'te düğünde gerçekleştirilen bombalı terör saldırısını kınayarak, “Eli kanlı şeriatçı cihatçı çeteler bu sefer de Antep'i kana buladılar.

Başkan Cuma Erçe, Gaziantep'te düğüne gerçekleştirilen bombalı terör saldırısını kınayarak, “Eli kanlı şeriatçı cihatçı çeteler bu sefer de Antep'i kana buladılar. Kürtlerin, Arapların, Alevilerin ve Suriyeli göçmenlerin yoğunluklu yaşadığı yoksul ve emekçi bir mahallede sokak ortasında yapılan bir düğünü hedef alan alçak zihniyet onlarca canı katletti” dedi.

Başkan Cuma Erçe, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamasında şunlara değindi:

 “Evlere ve yüreklere kor gibi ateş düştü. Çocuklarımızın gelecek umutlarını kararttılar.

Alevi Bektaşi Federasyonu ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Örgütlülüğü olarak öncelikle bu insanlık dışı saldırıyı, bu saldırıyı gerçekleştiren zihniyeti ve bu zihniyetin büyütülüp palazlanmasını sağlayan siyasal anlayışı nefretle kınadığımızı belirtmek isteriz. Hakka yürüyen çoluk, çocuk, kadın erkek onlarca canımızın devirleri daim olsun. Yakınlarına ve Türkiye halklarına başsağlığı diliyor ve yararlılara acil şifalar diliyoruz. Bu tür acıları çok kere yaşamış Aleviler olarak, yakınlarını kaybeden canlarımızın acılarını hissediyor ve acılarını yürekten paylaşıyoruz.

14 yıllık AKP hükümeti döneminde ortaya konulan kamplaştırıcı, ötekileştirici, inkarcı ve imhacı siyaset ve iflas etmiş olan dış politika ülkemizi tam anlamı ile Ortadoğu karanlığına itmiştir. İçeride cemaatçı çetelerin en etkili kurumları ele geçirmesine seyirci kalan ve tüm uyarılarımıza rağmen Suriye politikasında cihatçı, şeriatçı güçleri destekleyip palazlanmasına hizmet eden siyasetin sonucunda onlarca katliam yaşandı. Darbe girişimleri gerçekleştirildi. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yol ve yöntemlerle çözümü yerine çatışma, imha ve inkarı esas alan politik süreç tercih edildi. Sonucunda da durum içinden çıkılamaz bir hal aldı. Dinsel gericiliğin yaşamın her alanını sarıp sarmalaması ile birlikte bu çeteler halk içinde ciddi anlamda taban ve destek buldu. Her olayın ardından kandırıldık, yanıldık, Allah bizi islah etsin türü açıklamalar siyasal iktidarın sorumluluğunu asla hafifletemez. Suruç, Diyarbakır, Adana, Ankara Gar, Kızılar, Merasim Sokak, Taksim, Lice, Cizre, Nusaybin ve daha adını saymakla bitiremeyeceğimiz katliamların ardından tek bir yetkilinin istifa etmemesi, kimsenin görevden alınmaması hükümetin meseleye bakış açısını ortaya koymaktadır.

Suriye'de sözüm ona demokratik muhalefeti destekleme adı altında Selefi ve Vahabi guruplar desteklenmiş, silah ve mühimmat desteğinin yanı sıra ülkemizde üsler kurmalarına izin verilmiş, yaralıları tedavi ettirilmiş ve askeri eğitim almaları sağlanmıştır. Ülkemiz sınırları adeta yol geçen hanına çevrilmiştir. Defalarca uyarmamıza rağmen en küçük bir geri adım atılmamıştır. Yaşanan katliamlar yeteri kadar soruşturulmamış ve asıl sorumlulara ulaşılması engellenmiştir. Meclis araştırması önergeleri iktidar partisi milletvekilleri oyları ile reddedilmiştir. Kürt sorunu ve Alevi sorununun demokratik ve barışçıl çözümünü esas alan politikalar yerine çözümsüzlüğü esas alan politikalarda ısrar edilmiş ve özellikle Kürtlerin yaşadığı şehirler yerle bir edilmiştir. İç savaşın tırmanması ve ülkeye yayılması için sanki bilinçli olarak zemin hazırlanmıştır. Emperyalizmin bölgedeki planları bir bir uygulamaya konurken AKP hükümeti iç barışı sağlamak yerine bu projelerin önünü açacak ve kolaylaştıracak yöntemleri devreye sokmuştur.

Gazeteler kapatılıyor, yazarlar, çizerler, sanatçılar tutuklanıyor veya işten atılıyor ama IŞİD ile ilgili ciddi bir operasyon gerçekleştirilmiyor. Bu örgütten bahsedilirken örgütün ismi diğer örgütlerle birlikte sayılarak örgüt sıradanlaştırılıyor ve terör örgütü ifadesi bile ağızlardan zorla çıkıyor. IŞİD yerine DAEŞ ismi tercih edilerek bu örgütün şeriatçı kimliği gizlenmek isteniyor.FETÖ ile sürdürülen kapsamlı mücadele bile ilan edilen OHAL ile yön değiştiriyor adeta siyasi hedeflerine ulaşmak için bahane olarak kullanılıyor.

Alevi Bektaşi Federasyonu ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği örgütlülüğü olarak acilen OHAL uygulamasının sonlandırılmasını, demokratik ortamın en kısa sürede sağlanmasını, iç barışın bir an önce hayata geçirilmesini ve laik demokratik bir Cumhuriyetin tesisi için bütün kesimlerin bir arada ortaklaştığı bir zeminin oluşturulmasını talep ediyoruz. Bu ülkenin asli unsurlarını dışlayarak yapmaya çalıştığınız Anayasanın da kurduğunuz “Milli Cephe”ninde bir faydası olmayacaktır. Şeriata ve savaşa karşı laikliği, barışı, özgürlükleri ve demokrasiyi esas almalıyız.

Son söz olarak Antep'te rengi, dili, inancı ne olursa olsun katliama maruz kalan canların acılarını acımız biliyor ve yanlarında olduğumuzu kamuoyu aracılığı ile ilan ediyoruz. Yaratılmak istenen iç savaşın karşısında olacağız, “düşmanımın düşmanı dostumdur “ fikriyatını reddediyoruz. Türkiye halklarının tam hak eşitliğinden yana tavrımız nettir. Gerici ve şeriatçı örgütlenmeye karşı tüm halkları uyanık olmaya ve ülkemizin daha fazla bataklığa sürüklenmesini birlikte önlemeye çağırıyoruz. Başta hükümet olmak üzere tüm sorumluları hesap vermeye ve istifa etmeye davet ediyoruz. Hepimizin başı sağolsun. Hak bize böyle acıları bir daha göstermesin.” dedi.